90'lara geri dönüyoruz, gündemi geri sarıyoruz.

Ahmet Türk, Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan, Mahmut Alınak, Sırrı Sakık… Bugün, Kürt sorununun demokratik çözümünü politik ajandasının merkezine koyan DEPli milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Hatip Dicle ile Orhan Doğan, meclis kapısında gözaltına alındı. *** Şimdi filmi biraz geri saralım ve DEP’lilerin tutuklanmasına giden sürece DEP’e, HEP’e ve Kürt milletvekillerinin parlamento maceralarına biraz daha yakından bakalım. 1983’te kabul edilen Siyasi Partiler Kanununun özellikle 81. maddesi, Kürtlerin ve ezilen tüm halkların haklarını savunan bir siyasi partinin var olma koşullarını ortadan kaldırıyordu. Bu yasa ile Türkiye’de Türklerden farklı bir halkın ve Türkçeden farklı bir dilin varlığını, haklarını savunmak şöyle dursun “ileri sürmek” dahi yasaklanmıştı. Bu sebeple tam olarak “içlerine sinen” ve Kürt sorununun demokratik çözümü, tüm Türkiye’de demokratikleşmenin sağlanması gibi esas gündemlerini dile getirebilecekleri bir parti kurma yoluna gidememişlerdi. 1987 Genel Seçimlerinde Sosyal Demokrat Halkçı Parti içerisinde siyaset yapmaya başlayan bugün yakinen tanıdığımız Ahmet Türk, Mahmut Alınak, İbrahim Aksoy ve daha birçok […]

RAGIP ZARAKOLU- Özgür Gündem 1492 insanlık tarihinde bir dönüm noktası. Büyük keşfin, yeni dünyanın zapt edilmesinin, tarihteki en sürekli yağma, talan ve zulmün başlangıç yılı. İspanyol fatihlerinin torunları keşif efsanesinin 500’üncü yılını gösterişli bir biçimde kutlamaya hazırlanırken, kıtanın eski sahipleri ve daha sonraki kölelerinin torunları ise sömürgeciliğin, soykırım ve zulmün 500. yılını protesto etmeğe hazırlanıyorlar. Canlı tartışmalar sırasında sömürgeciliğin tarihi ve kapsamı da gündeme geliyor. Birçok toplumun sömürgecilik olgusunu farklı zaman boyutlarında, farklı biçimlerde ve kimisinde geç bir dönemde yaşadığına işaret ediliyor. Sömürgecilik kavramı aslında Türkçe’de yanlış bicinde “sömürmek” kavramından türetildiği için, abes ve aptalca tartışmalara da yol açıyor. “Kim kimi sömürüyor?” ya da “Kim kimin sömürgesi?” veya “Kürdistan sömürge olabilir mi?”  türünden sorularla abesle iştigal olunuyor. Bir devletin uyruklarını başka bir ulusun yaşadığı topraklarda iskan etmesi, yönetimi ele alması, halkını köleleştirmesi, her türlü zenginliklerini yağmalaması ve kendi doğal evrimini engellemesi olgusunu, batıda kullanılan “kolonyalizm” kavramı ya da bunun Osmanlıcası […]

MUSA ANTER- Özgür Gündem Basınımızda sık sık rastlanır bu tabirlere, “Küstah Ermeniler” “Küstah Bulgarlar” “Küstah Ermeniler ne yapmış biliyor musunuz?” Karabağ’da birçok Türk köyünün adını Ermeniceye çevirmişler. “Küstah” ve “Kaba Bulgarlar” da Bulgaristan’da aynı şeyi yapmışlar. Peki saygıdeğer Türkler doğu ve güneydoğuda ne yapmışlar? Yahu değil Kürt köylerinin adını Türkçeye çevirmek, Kürtlerin kendi baba adlarını çocuklarına takmasını yasak etmişler. Yalan mı? Parti başkanlarımız Tahmin ediyorum başka hiçbir ülkede parti başkanları bizimkiler gibi doğru konuşmaz.  ANAP lideri Mesut Yılmaz, Süleyman Demirel için “üvey baba” sonra da “sahte baba” diyor. DYP lideri Süleyman Demirel de Mesut Yılmaz için “huysuz evlat” diyor. Peki yalan mı? Ecevit Apocu olmuş Sayın Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral duymasın. Korkarım Ecevit’i de 22 Kürt kökenli milletvekiline katarak idamını isteyecektir. Bakın, 24 Mayıs 1992’de Ecevit Van’da ne diyor? “Ben Kürt kimliğini inkar etmiyorum. Herkesin karşı olduğu bir dönemde ben Kürt sözcüğünü de Kürt vatandaşlarımızın kimliğini de kültürünü de […]

Özgür Gündem Bizler dört bir yana dağılmıştık. İnanın hiç umudumuz yoktu. Neden mi? Köşe başlarını tutmuş gazetelerden. Sevgili Metin Münir’in dediği gibi devletin beşinci kolu haline gelmiş basın organlarından. Büyük, küçük savalar vermiş ama en güçlü en iyimser en dirençli olan arkadaşlarımızın bile “artık bizim gibi adamlar bu ortamda ve bu dönemde varolmazlar.” dediklerine tanık olmuştuk. Hep o bilinen ve korkulan olmuştu yine: Kötü gazetecilik iyi gazeteciliği kovmuştu. Özü erkinde olması gereken gazeteci, holding gazetelerinin birer maaşlı elemanı olmuştu. Doğru bildiğini yazmaktan şaşmayan o insan, bugün geçim korkusunun yılgı bekçisi olmuştu. İşte ortam buydu, devran böyleydi ki bizim gibi insanlardan bir haber aldık: “Bırakın kara kara düşünmeyi de hemen atlayıp gelin. Yeni bir gazete çıkartıyoruz. Adam gibi bir gazete. Çabuk olun.” Biz gazeteciler çocuk gibiyizdir. Hele düşüncelerimizin doğruluğuna sıkıca inanmışsak, iç sevinçlerimizi korumasını iyi bilmişsek hemen doğrulur başımız. İşte tam öyle oldu. İçimizdeki cevahir daha kararmamıştı, karartamamışlardı. Bir koşu Özgür Gündem’in çıkartılacağı binaya geldik. Semt Kadırga’ydı. […]

METİN SEVER – Özgür Gündem Son iki yıl içinde şiir üzerine araştırma-inceleme yapan kitap sayısı 4’ü, 5’i geçmiyor “Doğu’da bir köyde, ilkokul kılınan bir yerde, öğretmenlerden biri kara tahtanın üstüne bir harita asmış. Dönmüş bakmış ki, bütün sınıf, dehşete kapılmış. Göller, ırmaklar, denizler dökülecekler diye. Öğretmen haritayı indiriyor hemen ve masanın üzerine yatırıyor boylu boyunca. Oh! çocuklar rahatlamışlar…” Şair Ece Ayhan, kendisiyle yapılan bir söyleşide bu öyküyü anlattıktan sonra şu saptamayı yapıyordu: “Bu topraklarda ‘soyutlayarak düşünmek’, ‘soyutlama düşüncesi’ hiç olmamıştır. Düşünce’nin temel niteliği yok.” Çok az satılmalarına karşın son iki yılda basılan şiir kitaplarının toplam sayısı 100’ün üzerindeyken, şiir üzerine yapılan inceleme ve araştırmaların 45 tane olması. Ece Ayhan’ın bu saptamasının edebiyatın ve düşüncenin birçok alanında olduğu gibi şiir düzleminde de doğruluyor. Son iki yılda yaklaşık 100 şiir kitabı yayınlanmış. Bu kitapların 20 tanesi Cem, 12 tanesi Korsan, 10 tanesi Belge, 5 tanesi Remzi, 12 tanesi Broy, 6 tanesi Telos, […]

İstanbul – Metin GülbaySirkeci’den çıkın yola. Tabii trenle. Sağa değil sürekli sola bakın. İlk istasyon Cankurtaran’dır. Ama oraya bile gelmeden demiryolunun hemen üstünde demir parmaklıklı pencereleri tuğlalar örülmüş ve kenarında başlayan duvarın “Bir süre” devam ettiği bir yapı görürsünüz. Bu görüntü oranın bir hapishane ya da ona benzer bir yer olduğunu çağrıştırabilir. Ama eğer yolunuz sahilden geçerse hemen Cankurtaran Deniz Feneri’nin dibinde surların ortasında bir kapıdan girip çıkıldığına ve çevrenin yeşil olduğuna tanık olursunuz. Üzerinde “İstanbul Deri ve Tenasül Hastalıkları Hastanesi” yazılı bu kapıdan girdiğinizde tam karşınızdaki yapı hani o demiryolu tarafından görünüşü demir parmaklıklı pencereleri tuğla ile örülmüş yapıdır.  Solda ise başhekimin de içinde bulunduğu laboratuvar ve idari kısımların yer aldığı uzunca bir yapı göze çarpar. Demiryoluna komşu olan bu taraf ile bu uzunca binanın önü yemyeşil bir parktır. Adından anladınız değil mi bu hastanenin ne il iştigal ettiğini. Deri, bildiğiniz deri, tenasül ise nesl’den geliyor. Nesil yetiştirecek üreme anlamını […]

Sizlere 1992 yılından sesleneceğimiz bültenlerimizle karşınızdayız. Sigara, rakı ve çaya zam… Memur iş bıraktı… Denize 50 metre yakın bina yapılamayacak… Naim Süleymanoğlu sporu bırakıyor… Bültenimizin yeni sayısı yayında! Okumak için buraya tıklayabilirsiniz

Bültenimizi yeni sayısı yayında! Bugün 12 Temmuz 1992 – Benzin ve mutfak tüpüne büyük zam… Nusaybin’de 135 tutuklama… ÖZEP’ten kendini fesih ve HEP’e katılma kararı Tanıklık bültenin yeni sayısını okumak için tıklayabilirsiniz

Sizlere 1992 yılından sesleneceğimiz bültenlerimizle karşınızdayız. Demirel’den Özal’ı köşkten indirme planı… Yeni Ülke gazetesihakkında 33. toplatma kararı… Enflasyon yüzde 26,7… ÇocukMahkemeleri Kanunu’nda Değişiklik…  Bültenin tamamını okumak için tıklayınız.

Sizlere 1992 yılından sesleneceğimiz bültenlerimizle karşınızdayız. TBMM, 10 ilde uygulanan Olağanüstü Hal’in 19 Temmuz’danitibaren dört ay daha uzatılmasını kabul etti… OHAL, 15. kezuzatılmış oldu… Ayrıca, ABD öncülüğünde Türkiye’dekonuşlanmış olan Çekiç Güç’ün görev süresi de uzatıldı… Bütçeaçığı beş ayın sonunda 16 trilyon liraya yaklaştı… Açığın yılsonunda 50 trilyon liraya ulaşması bekleniyor… Bülteni okumak için tıklayınız